Mehmet Özay-Banda Açe 3 Haziran 2015
3 Haziran, Açe Özgürlük Hareketi (Gerakan Aceh Merdeka-GAM) lideri Hasan di Tiro’nun (HT) ölümünün beşinci yıl dönümü. 3 Haziran 2010 tarihinde Banda Açe’de vefat eden HT’nun yaşamı her yönüyle ele alınmayı hak ediyor. 1925 yılında doğan HT, uzun yaşamı boyunca, tıpkı kendisi gibi aynı kulvarı paylaşan yaşıtları gibi önemli siyasi süreçlere tanıklık etti. Bunlar arasında, Hollanda dönemi sömürgeciliği, Japon İşgali’ne (1942-45), modern Endonezya Cumhuriyeti’nin kuruluşu (17 Ağustos 1945), Endonezya İslam Devleti kurma hedefindeki Dar’ul İslam Hareketi (DI-TII-1953-61) ve Açe’nin bağımsız bir devlet olmasını hedefleyen ve bizzat kurucusu ve lideri olduğu Açe Özgürlük Hareketi (1976-2005) hem bizzat tanıklığı ve hem de aktörlüğü ile dikkat çeker. HT, Açe ve Endonezya Cumhuriyeti’ni doğrudan ilgilendiren bu ana siyasi dönemlerin her birinde farklı roller üstlenerek döneminin tanığı olmanın yanı sıra, başat bir aktör olarak da damgasını vurmuş bir dava, siyaset ve özgürlük adamıydı.
HT’nin, 4 Aralık 1976 yılında dönemin önde gelen liderleriyle birlikte başlattığı ve Endonezya Cumhuriyeti kuruluşu öncesindeki süreçlerin bir devamı olarak kabul edilebilecek unsurları da içinde barındıran bir temel üzerine inşa ettiği bağımsızlık hareketi, 15 Ağustos 2005 tarihinde imzalanan ‘Helsinki Barış Anlaşması’yla sona erdi. Bununla birlikte, otuz yıla varan mücadele sonunda bağımsızlık niçin gelmedi sorusu pek çok çevre tarafından sorgulanmakla birlikte, hiç kuşku yok ki, bu süreçte ortaya çıkan iç ve dış faktörlerin hareket üzerindeki etkisini de dikkate almak gerekir. Bu bağlamda, özellikle tsunami gibi doğal bir afetin Açe’de ‘tarihe yön veren bir fenomen’ olduğu unutulmamalıdır. Bunun akabinde doğan ve geliştirilen çabalar, dönemin siyasi şartlarıyla birleşmesi neticesinde Açe Eyaleti’ne otonom statü kazandırdı. Bunun modern Endonezya tarihinde Açe’nin edindiği ilk ‘otonom statü’ olmadığını hatırlatarak, gerek geçmişte yapılan anlaşmalar gerekse Helsinki Anlaşması’nın Açe’ye ne getirip getirmediğini de bir kez daha tartışmaya açmış olalım.
Özgürlük hareketinin lideri konumundaki HT, 1978 yılında ayrıldığı Açe’den yaklaşık otuz yıl sonra 2008 yılı Ekim ayında döndü. O günlere doğrudan tanık olan biri olarak bu dönüşün, HT’nin salt vatan hasretinin teskin edilmesi değil, bundan çok daha önemlisi barış anlaşmasına atılan imzanın bizzat ‘tasdiki’ mahiyetinde siyasi öneme sahip bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Her ne kadar, 2000’li yılların başlarında geçirdiği iki kalp krizinin ardından sağlık koşulları aktif siyasetten ve hareketin liderliğinden bir ölçüde soyutlanmasına neden olsa da, devam eden biyolojik varlığı, bir ölçüde iletişim sürecinin devam etmesi, hareketin üst düzey kadrosu, halk tabakasındaki binlerce bağlısı ve barış anlaşmasının tarafı olan Endonezya merkezi hükümeti nezdinde siyasi meşruiyetinin devamına mani değildi. Öte yandan, 1998 yılında ‘güleryüzlü diktatör’ Suharta’nun yaklaşık otuz yıl boyunca inşa ettiği rejimin en azından aktif siyasi varlığının sona ermesini müteakip, 1999’da yılında Banda Açe’de gerçekleştirilen referanduma çağrı mitingi ardından bazı çevrelerin inisiyatifiyle başlatılan barış görüşmelerinin başında HT yer alıyordu. Bu sürecin, Tokyo’daki barış görüşmelerine giden Açe heyetinin Cakarta’da tutuklanmasıyla 2002 yılında başarısızlıkla sona ermesine tanık olan HT’nin, 2005 Barış Anlaşması ve devamındaki gelişmeleri ne kadar ‘zinde’ tanık olarak izleyebildiği konusunda bazı şüpheler mevcuttur.
3 Haziran 2010 tarihinde vefatına kadar Açe’de yaşayan HT’ye, vefatından sadece bir gün önce, dönemin devlet başkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun emriyle ‘yarım günde’ Endonezya vatandaşlığı hazırlıkları tamamlanarak kimlik kartı verildi. HT’nin vatandaşlığa kabul edilişi gibi pratik bağlamı dışında, bu inisiyatif imzalanan barış anlaşmasının da bir anlamda ‘lider’ tarafından tasdiki mahiyetinde -en azından Endonezya kamuoyuna bu şekilde lanse ettirilmesiyle dikkat çeker.
HT, vefatının ardından, Hollanda Savaşı’nda mücadele sırasında hayatlarını yitiren Tiro ailesinden Tengku Şeyh Muhammed Saman Tiro (1896) ve Tengku Şeyh Muhammed Amin’in (1896) Indrapuri’deki ‘Meureue Köyü’nde bulunan kabirleri yanında toprağa verildi. Mezarlığın seçilişi de önemliydi. Tıpkı, son anda vatandaşlığın belgesinin hazırlanmasında olduğu gibi, Hollandalılara karşı mücadele ederken hayatını kaybetmiş atalarının yanı başına defnedilmesi de, HT’nin ‘tarihi ve toplumsal’ kökleriyle bağını ortaya koyan sembolik bir anlama sahiptir.
HT’nun Türkiye’de tanınırlığının 1984-85 yıllarında İslam Dergisi’nde yayınlanan röportaj serisine, 1986 yılında Mehmed Kurtulmuş tarafından alınan “Açe-Sumatra Dosyası” adlı çalışmaya ve ardından ‘Özgürlüğün Bedeli: Bitmemiş Savaş Günlükleri (The Price of Freedom) adlı eserinin tercümesine dayandığını belirteyim. Öte yandan, HT’nun Türkiye ilgisinin kaynağı ve hareketin varlığı süresince bu kaynağı işleyiş tarzı da, temelde kendi başına ele alınması gereken bir diğer hususu oluşturuyor. Türk bayrağıyla özdeşleşen bir hareketin liderinin modern Türkiye Cumhuriyeti’nden öte, Açe Darüsselam Sultanlığı’nın Osmanlı Devleti’yle kurduğu ilişkilerin olağan bir göstergesi olarak ‘bayrak’ olgusuna yaklaşımında tarihi referanslara atfettiği önem ortaya çıkar.
Bununla birlikte, 26 Aralık 2004 tarihindeki deprem ve tsunaminin ardından Açe’nin Türkiye’de görece geniş toplum kesimlerinin gündemine gelmesine rağmen, HT’nun, bağımsızlık hareketinin ve bu hareketin merkezi hükümetle, yani Cakarta yönetimiyle yaptığı Helsinki Barış Anlaşması’na, hareketin şu anki durumu ve geleceğine dair kalem oynatan akademisyene, araştırmacıya tanık olmak -en azından şu güne kadar- mümkün olmadı. Böylesi bir çabanın ortaya konmamış olmasından hareketle, sadece modern dönemde, yani 4 Aralık 1976 tarihinde başlayan ve 15 Ağustos 2005 tarihinde resmen sona eren Açe Özgürlük Hareketi’ni anlama çabasının gerçekleşmediğini söyleyerek kestirip atmak önemli bir yanılgıya yol açar. Aksine, söz konusu bu hareketin incelenmesi çerçevesinde, doğuş ve referans kaynaklarını dikkate almakla, 20. yüzyılın ilk yarısında Açe siyasi ve toplumsal liderliğini yürüten Daud Beureuh ve Dar’ül İslam Hareketi’ni, oradan Batı emperyalizmine karşı verilen en uzun ömürlü mücadeleyi, yani Hollanda Savaşı’nı ve bu savaşta Açelilerin üstlendikleri rolü, siyasi varlığı yaklaşık dört yüz yıl devam etmiş Açe Darüsselam Sultanlığı’nı, bu süreçte sadece Osmanlı Devleti’yle değil dönemin önde gelen küresel güçleriyle şu veya bu şekilde kurulan ilişkileri ele almaya, anlamaya kapı aralama potansiyeline içkindir.
HT, salt bir özgürlük hareketi lideri olarak değil, bir devlet adamı, siyasetçi, yazar ve bir ölçüde edebiyatçı kimliğini de içinde barındıran bir entellektüel ve düşünce adamlığıyla öne çıkıyor Bu bağlamda, söz konusu bu nitelikleri onu, bölgedeki diğer özgürlük hareketi liderlerinden ayırdığı gibi, Takımadalar ve Güneydoğu Asya’nın yirminci yüzyılına damgasını vurmuş önde gelen liderlerinden biri olmaklığıyla bölgenin siyasal tarihinde de önemli bir yer edinmiştir. Hiç kuşku yok ki, HT’nin tüm bu niteliklere haiz olmasında, Sigli’deki ilk ve orta öğreniminin ardından, Cogcakarta’da yüksek öğrenimini müteakip 1950’li yılların ilk yıllarında genç Endonezya Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler’deki temsilcisi sıfatıyla uluslararası ilişkilerde üstlendiği rol, o dönemde yüksek öğrenimini Colombia Üniversitesi’nde tamamlaması gibi gençlik ve erken yetişkinlik yıllarında üstlendiği sorumlulukların temel yapı taşı oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Bu vesileyle, Tiro ailesinin kahraman fertlerine ve de Hasan di Tiro’ya Allah’dan rahmet diliyorum.
http://www.dunyabulteni.net/manset/331610/vefatinin-5-yilinda-hasan-di-tiroyu-anlamak
http://www.dunyabulteni.net/manset/331610/vefatinin-5-yilinda-hasan-di-tiroyu-anlamak
Tidak ada komentar:
Posting Komentar