Mehmet Özay 5 Aralık 2015
Filipinler’in güneyindesi Mindanao bölgesi, 2016 yılında özerk yönetime hazırlanıyor. Ancak bu sürece kadar atılması gereken önemli bir adım var ki, o da ‘Bangsamoro Temel Yasası’nın (BTY) ulusal Kongre’de kabul edilmesi. Merkezi hükümetin, beklentilere uygun şekilde bu adımı henüz atmamış olması endişeli bir bekleyişe neden oluyor. Ayrıca, Filipinler Yüksek Mahkemesi’nin Bangsamoro Çerçeve Anlaşması ve Bangsamoro Kapsamlı Anlaşması’nı reddetmesi ihtimal dahilinde olduğu da unutulmamalı. Daha önce yapılan bazı barış görüşmelerinde nihai olarak Yüksek Mahkeme’nin kararı belirleyici olmuş ve görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
“Bangsamoro Geçiş Komisyonu”, söz konusu yasa taslağını 10 Eylül’de Kongre’ye sunmuştu. Ancak Temsilciler Meclisi ve Kongre’de, 27 Mart 2014 tarihinde imzalanan anlaşmanın ruhuna aykırı şekilde bazı değişikliklere gidilmesi, Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) tarafından eleştirilmişti. Barış sürecinin önemli aktörlerinden Devlet Başkanı Benigno Aquino’nun danışmanı Teresita Quintos-Deles, aylar önce yaptığı açıklamada yasanın Eylül-Ekim ayları arasında Kongre’den geçeceğini umduğunu söylemişti. Ancak bugüne kadar bu gerçekleşmedi ve son umut Noel tatili öncesine, yani 16 Aralık’a kadarki günler kaldı.
Kongre’nin yasayı bugüne kadar sürüncemede bırakması kadar, yasa taslağında değişiklik yapma gereği duyması, Manila siyasi elitinin Bangsamoro halkını yeterince tanımaması, yani bir sosyo-kültürel ön yargıdan kaynaklandığına dair bazı görüşler dile getiriliyor. Tabii, bu ön yargının oluşmasında, sadece on yıllarca savaş ortamında kalınmışlık değil, özellikle son on beş yıldır Güneydoğu Asya Müslümanlarını da girdabına çeken küresel saldırıların ve bunların belli çevrelerce sunuluş tarzının olduğuna kuşku yok.
Kongre’nin bir şekilde direnişi olarak da adlandırılabilecek olan bu süreç, özellikle MILF yönetimi ve Bangsamoro halkı başta olmak üzere merkezi hükümet çevrelerinde de barışı isteyenler arasında tedirginliği neden oluyor. Bu noktada, MILF lideri Hacı Murad İbrahim’in, geçen Kurban Bayramı vesilesiyle yaptığı bir açıklamada Filipinler merkezi hükümetiyle-MILF arasındaki anlaşmayı bozmaya yönelik kimi dolaylı çabalara atıfta bulunmasını da dikkate almakta fayda var.
Barış sürecindeki istikrarlı duruşu ile Devlet Başkanı Benigno Aquino, 2016 yılı ortalarında sona erecek başkanlık sürecini bu barışla taçlandırmak istiyor. Ancak ülke içi dengelerin, Müslümanların neredeyse yüz yıllık özleminin önüne gecebilecek boyutları olduğunu da dikkate almak gerekir.
Taraflar bir yandan Kongre’nin tarihi sorumluluğunu yerine getirmesini beklerken, bir yandan da, bu sürece paralel olarak, MILF silahlı gruplarının silahlarının iadesi ve de savaşçıların sivil yaşama kazandırılması sürecine adını veren ‘Normalleşme’nin yaşanması bekleniyor. Ancak MILF yetkililerinin bugüne kadar yaptıkları açıklamalarda ortaya koydukları üzere, merkezi hükümet ilgili yasayı somutlaştırmadıkça, silahlı birliklerin ‘normalleşme’ süreci de askıya alınacak. Her ne kadar, bu sürecin ilk adımı olarak bazı gruplar silahlarını teslim etse de, MILF temkinliliği elden bırakmıyor. Bununla ilgili son açıklama ise 3 Aralık’ta, MILF adına Barış Görüşmeleri’ne katılan heyet üyelerinden Prof. Dr. Abhoud Syed Lingga tarafından gündeme getirildi ve BTY’nin kabul edilinceye kadar silahların devrinin askıya alınabileceğini söyledi.
Bu ay içerisinde görüşülmesi plânlanan bu yasanın kabul görmesi halinde Bangsamoro Halkı uzun bir mücadelenin ardından ana vatanlarında, kendi kendilerini yönetme hakkı elde edecek. Ancak Manila hükümetinin kendi iç işleyişi ve ülkenin kahir ekseriyetinin Katolik inancına mensubiyeti nedeniyle, Aralık ayının neredeyse ortalarından itibaren Noel tatili gibi unsurlar yasa görüşmelerinin yapılamaması gibi bir ihtimalin olduğunu ortaya koyuyor. Bu ihtimal özellikle MILF kanadında bir tedirginliğe yol açsa da, hareketin lideri Hacı Murad İbrahim, bir yandan da barış umudunun korunmasından yana tavır takınıyor. Hacı Murad İbrahim, Kongre’nin “tarihi sorumluluğu”yerine getirmese bile, mevcut hükümetle değil, ‘Filipinler Devleti’yle varılan “Çerçeve Anlaşması” ile “Kapsamlı Anlaşması”nın bağlayacılığına dikkat çekerek umut kapısını da tamamen kapatmıyor. Ancak bu noktada, yukarıda belirttiğim üzere Yüksek Mahkeme’nin nasıl bir yaklaşım sergileyeceği de önem taşıyor. Öte yandan, Kongre’nin yasayla ilgili karar almaması durumunda da MILF içinden veya dışından grupların yeniden sıcak savaş ortamı söylemlerini gündeme getirmeleri de söz konusu.
Her şey yolunda giderse, Mindanao Adası ve çevre adaları Müslümanların yönetiminde ilk özerk bölgeye dönüşmesi, Filipinler modern tarihinde önemli bir aşama kabul edilecek. Bu sürecin en başka gelen etkisi, Bangsamoro halkının bağımsızlığı için mücadele vermiş olan MILF’in varlığını sona erecek. Ancak bu yapı içerisindeki ‘insan kaynaklarının’, yeni sivil siyasi yaşamın odağında bulunacaklarına kuşku yok.
Bu gelişmede bir diğer dikkat çeken husus, “Müslüman Mindanao Otonom Bölgesi” adını alacak bölgede Bangsamoro halkının valisini, eyalet parlamentosunda milletvekillerini ve belediye başkanlarını seçmesi gibi özerkliğin önemli adımları yeni bir siyasi yapılaşma anlamı taşıyor. Katolik nüfusun çoğunlukta olduğu Filipinler’de çeşitli yerli etnik unsurların varlığına rağmen, bu unsurların siyasi bir bilinç tezahürü ortaya koyduklarına tanık olunduğunu söylemek güç. Bu nedenle, Bangsamoro halkının elde edeceği özerklik, ülkenin diğer bölgelerinde en azından şimdilik, ‘Biz de özerklik isteriz’ taleplerinin ortaya çıkması anlamına gelmeyecektir. Filipinler içinse, modern siyasi dönemde toplam 17 Eyalet’ten sadece Mindanao bölgesinin kendi kendini yönetmesi sürecinin başlangıcı olacak.
Kongre’de bu süreçten bağımsız bir başka gelişme de, Mindanao ve çevre adalarının Sulu ve Sulawesi Denizleriyle çevrili olmasından kaynaklanan jeo-ekonomik ve stratejik öneminden hareketle ‘güvenlik’ konusudur. Bu çerçevede, “Bangsamoro halkı, 2016 yılı Haziran ayından itibaren başlayacak bu yeni sürece hazır mı?” sorusu gündeme getirilmeli. Bu sorunun, Bangsamoro halkını, merkezi hükümeti ve merkezi hükümetle ilişkileri, bölgede halen faaliyet gösteren şiddet eğilimli yapıların varlığını ve de Güney Çin Denizi’ndeki Spratly Adaları’na komşu olması nedeniyle küresel bağlamıyla birarada ele alınmasını gerektirecek bir durum söz konusu. Tüm bu hususlar bile, MILF’in işinin hiç de kolay olmadığını gösteriyor. Hayatının önemli bir bölümü savaş ortamında geçirmiş kitlelerin artık yolunun siyaset arenası ve yönetim çevreleri olması ‘savaşta’ edindikleri tecrübelerin ‘sorun çözme süreçlerine’ katkısını elbetteki zaman gösterecek. Ancak hiç kuşku yok ki, MILF’in savaşçıları kadar, sivil kanadı ve entellektüel zemini olan oluşumları içinde barındırması kadar, bu unsurların kendi içlerinde bir sürtüşme ve ayrışma dönemi de yaşayabileceklerini gözlerden ırak tutulmamalı.
Bölgede Abu Sayyaf, Jemaa Islamiya gibi kendi başlarına hareket kabiliyeti kadar, benzeri ve daha büyük boyutlu uluslararası yapılara da eklemlenebilme özelliğine sahip bu unsurların, Mindanao yönetimini açmaza sokabilecek icraatları olabilir. Sadece Mindanao ve çevresinde değil, Malezya’nın Borneo Adası’ndaki Sabah Eyaleti’ne kadar nüfuz edebilen ve 2000’li yılların başlarından itibaren baş gösteren silahlı saldırı ve akabinde neredeyse süreklilik kazanan adam kaçırma eylemleri, 2013 yılında kendilerini Sulu Sultanlığı ordusuna mensup olarak tanıtan yüzlerce gerillanın saldırısıyla zirveye çıkmıştı. Mindanao ve çevre adaların güvenliğinin sağlanması konusunda Mindanao yönetimini merkeze bağlılık kadar, söz konusu silahlı gruplarla etkileşiminde de belirleyici olacaktır. Bu noktada, kendi topraklarında hem de bölgesel ve de küresel ses getirebilen böylesine güvenlik problemi, bir anlamda tam da Mindanao’nun yeniden doğuş sürecinde kucağına düşmüş olacak.
Bölge halkının on yıllarca merkezi hükümetle süren çatışmalardan kendi payına düşen tüm acıların bir an önce sona erdirilmesi için gerekli çabaların önüne bir anlamda engel çıkartılabileceğini akılda tutmak gerekir. Diğer taraftan, uzun yıllar aktif savaşta yer almış grupların sivil yaşama adaptasyonunda doğacak problem ve buna eklemlenecek ekonomik sorunlar bu grupları zaten ortada hazır olan yukarıda belirtilen gruplara katılmalarına yol açabilir. Tüm bu özellikleriyle, Mindanao Adası ve üzerinde yaşayan Bangsamoro halkının geleceği, sadece Filipinler devleti sınırı ve ilişkileriyle değil, bölgesel ve hatta kimi ölçülerde küresel ilişkiler bağlamında da dikkatle izlenmeyi hak ediyor.
Tidak ada komentar:
Posting Komentar