Mehmet Özay 13 Kasım 2015
İstanbul’da Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesi ve Kuala Lumpur’da Uluslarrası Malezya İslam Üniversitesi bünyesinde kurulan “Malay Dünyası ve Osmanlı Çalışmaları Merkezi”ne dair bazı düşünceleri paylaşmaya devam ediyorum. Önceki yazıda, bazı Türk akademisyenlerinin Malezya’daki tecrübesine değinmiştim. Bu yazıda ise, daha çok Osmanlı’nın son döneminden başlayarak Cumhuriyet yılları, yani erken döneminden geç döneme kadar Malay dünyasını konu alan bazı çalışmaları gündeme getireceğim.
19. yüzyılda yayın noktasında neler var diye baktığımızda, ilk aklıma gelen ‘Basiret Gazetesi’nde ‘Hollanda Savaşı’ dolayısıyla Açe’yi konu alan haberleri oluyor. Bu haberler, editoryal yazılar, gönderilen mektuplar, savaşla ilgili Avrupa basınından alıntılar ve Açe elçisi Habib Abdurrahman ez-Zahir’in İstanbul ziyaretinde yaptığı görüşmeler dikkat çekiyor. İstanbul ve Kahire’de yayınlanan Basiret, dönemin ses getiren yayın organlarından biri olarak biliniyor. Oldukça sınırlı bir dönemde göz atma fırsatı bulduğum “Servet“gazetesinde ise, Açe toplumunun çeşitli kesimlerine mensup kişilerin fotoğraflarına yer verilir. Bu fotoğraflar, Açe toplumununa dair ilk fotoğraflar diyebileceğimiz Snouck Hurgronje çalışmasından olması muhtemel. Hurgronje, bu fotoğrafları “The Acehnese” adlı eserinin yanı sıra, “Mekka” adlı çalışmasında da kullandığını biliyoruz.
Şu ana kadar tespit edebildiğim kadarıyla, kitap boyutunda ilk eser denilebilecek Mehmed Ziya Bey’in kaleme aldığı “Alem-i İslamiyet Açe Tarihi”[1]çalışması (H. 1316). Sosyal antropolojik özelliklere yer vermesiyle dikkat çeken bu çalışma, otantik bir araştırma verilerine dayanmıyor, aksine tercüme bir eser. Özellikle kullanılan görsel malzeme ve içerik dikkate alındığında, yazarın Açe üzerine bugüne kadar halen alanında birincil kaynak olma özelliği gösteren Dr. Snouck Hurgronje’un yukarıda zikrettiğim The Acehnese eserinden yararlandığı düşünüyorum.
1940’lı yıllarda, ‘Sebilürreşad’da İslam dünyasından haberler bağlamında, özellikle Endonezya’da bağımsızlık dönemine dair bazı yazılar kaleme alındı. Bağımsızlığa giden süreçte, ‘Dokuzlar Meclisi’ gibi komisyonlarda ne türden önemli tartışmaların yaşandığına değinilmediği görülen bu metinler aslında, Türkiye’den Malay dünyasına bakışın sınırlılığını ortaya koyuyor. Örneğin, bağımsızlığın hemen akabinde yayınlanan bir yazı, adına Endonezya Cumhuriyeti denilen ülkenin sosyo-politik ve kültürel gerçekliğine dair bir araştırmadan hareketle kaleme alınmış değil. Son dönem sömürgecilik, milliyetçilik hareketleri, bağımsızlık süreci gibi dönemleri es geçerek, duygusal yönelimi ağır basan bir çalışma olduğu görülür. 1950’li yıllarda ‘Tarih Hazinesi” adlı mecmuada, Osmanlı-Malay dünyası ilişkisine dair bazı metinleri bulmak mümkün.
Bazı Türk tarihçileri, genel Türk tarihi ve Osmanlı’nın Hint Okyanusu politikaları ve icraatları bağlamında kaleme aldıkları çeşitli eserlerde, Türk-Malay ilişkileri sınırlarına dahil edilebilecek bazı alt bölümlere ve atıflara yer verdikleri görülür. Buna ilâve olarak iki millet arasındaki ilişkileri hususi olarak ele alan yayınların da gündeme geldiğine tanık olunuyor. Bu bağlamda, bugüne kadar dikkat çeken çalışmaların bazılarını hatırlatmakta fayda var. Cumhuriyet dönemiyle birlikte, Osmanlı tarihini ele alan eserlerde Hindistan, Hint Okyanusu gibi konu başlıkları altında Malay dünyası ile etkileşim de gündeme getirilir. Bu anlamda, Salih Özbaran (1978, 1985, 1993), Cengiz Orhonlu (2002), Rızaulhak Şah (1967), Ahmet Asrar (1972), Halil İnalcık (2000, Turgut Işıksal (1969), Şehabeddin Cansever (1969) Yılmaz Öztuna (1983), Cezmi Eraslan (1992), İsmail Hakkı Göksoy’u (1994; 2004) sayabiliriz. Bu listeyi uzatmak mümkün…
1980’li yılların ortalarından itibaren, Türkiye’de ANAP hükümetlerinin neo-liberal ekonomiyle birlikte, sosyo-kültürel anlamda da dünyaya açılma dönemi olduğu söylenebilir. Doğrudan hükümetin bir çabası olmakla sınırlandırılamayacak olan bu dönem, diğer İslam coğrafyaları gibi Türkiye’de de yayın basın faaliyetleri bağlamında ortaya çıktığı üzere, iletişim araçları ve ulaşım gibi alt yapı hizmetlerinin gelişmesi, şehirli okumuş yazmış Müslümanların sayısında ve niteliğindeki artış İslam dünyasına yönelik bir ilgiyi de doğurmuştur. Bu dönemde “İslam Dergisi” gibi önemli bir aylık yayın organında İslam dünyasındaki gelişmelerin süreklilik arz edecek şekilde ele alınması buna örnek gösterilebilir.
Bu dönemde, söz konusu Dergi’de Malay dünyasındaki örneğin, Mindanao ve Açe gibi ‘özgürlük’ hareketlerine dair haberler dikkat çekiyor. Endonezya Cumhuriyeti kahir ekseriyeti Müslüman bir toplum özelliği sergilemekle birlikte, bu ülke sınırları içerisinde “Açe Özgürlük Hareketi”yle (Gerakan Aceh Merdeka-GAM) birlikte gündeme bağımsızlık hareketi Türkiye’de yankı buldu. Endonezya Cumhuriyeti’nin yukarıda zikredilen özelliğine karşın, Açe üzerine kaleme alınan yazıların dayanak noktasını kuşkusuz ki, Endonezya Cumhuriyeti’nin sekülerlik üzerine inşa edilmiş bir devlet olmasının önemi göz ardı edilemez. Bunda özellikle Suhartolu yılların diktatöryal yapılaşması ve özellikle Açe gibi kendi geçmişiyle barışık ve o geçmişe özlem duyan bir etnik yapı üzerindeki zorba uygulamalarının Türkiye’de algılanış biçimi de önemliydi.
Bu çerçevede, 1984-85 yıllarında iki dizi halinde “Açe Özgürlük Hareketi” lideri merhum Hasan di Tiro ile yapılan mülâkatın yayınlanması, Türkiye’nin Güneydoğu Asya coğrafyasıyla en önemli tarihi etkileşimini hatırlatma bağlamında önem taşır. Bu ve benzeri konular aslında İslam coğrafyasının doğusunda kalan Malay dünyasında neler olup bittiğini anlama konusunda bir kapı aralıyordu. Ancak söz konusu çatışmaların, savaşların, diaspora yaşamlarının vb. tüm boyutlarıyla Türk araştırma ve akademyasının gündemine girdiğini söylemekse zor. Bu durum, çok açık bir şekilde bir tür ‘kardeşlik sendromu’ olarak adlandırdığım psikolojik donmuşlukla malûl olarak da değerlendirilebilir.
Bu mülâkattan yaklaşık bir yıl sonra, Mehmed Kurtulmuş tarafından ‘Açe-Sumatra Dosyası’ adlı kitap yayınlandı. Bu ‘Dosya’, sadece Açe topraklarında değil, geniş Malay coğrafyasının en önemli siyasi yapılaşması olan “Açe Darüsselam Sultanlığı” hanedanlığına ve dolayısıyla devletin yapılaşmasına, yerine getirdiği işleve vb. yer vererek bu siyasi yapıyı Türk okuruna tanıtmasıyla dikkat çeker. Eseri önemli kılan hususiyetlerden biri Mehmed Ziya Bey’in eserinden uzunsa bir süre sonra yayınlanan ‘Açe’ konulu ilk eser olmasıdır. Eser, tıpkı 19. yüzyılda Mehmed Ziya’nın kaleme aldığı çalışmaya benzer şekilde, bazı çalışmalardan tercüme olarak gündeme geldiğini düşünüyorum. Bu anlamda, kendi alanında bir ilk olma özelliğini taşıdığını da belirtelim.
Akabinde Hasan di Tiro’nun, Açe-Sumatra Bağımsızlık Bildirgesi’ni ilân ettiği 4 Aralık 1976 tarihinden itibaren Halimon Dağı’nda geçirdiği birkaç yıllık süreçte tuttuğu günlüklerinden oluşan çalışması “Özgürlüğün Bedeli: Bitmemiş Savaş Günlükleri” başlığıyla çevrilmesi (1989) Açe’ye dair oluşan bir ilginin kanıtıdır.[2]
1980’li yıllarda Kıbrıs Türklerinden iktisatçı Prof. Dr. Ozay Mehmet (söz konusu akademisyen kendisini bu şekilde tanıttığını ve eserlerinde ismini bu şekilde yazdığını belirtmek isterim-dipnot), sosyo-ekonomi alanındaki araştırmalarıyla öne çıktığı görülür. Bu çerçevede, Ozay Mehmet’in üretken bir akademisyen olduğu, kaleme aldığı makale ve telif eserlerle ortadadır. Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk ve Dr. Mahathir Muhammed karşılaştırmasına yer verdiği eser örneğinde olduğu gibi, Malay-Türk bağlamlarına yönelik makale ve kitap çalışmaları vardır. Güneydoğu Asya çalışmaları çerçevesinde ilgili kesimlerce eserleri bilinen “Ozay Mehmet”in çalışmalarının Türkiye’de karşılık bulmamasının temel nedeni eserlerini İngilizce yazması olduğunu düşünülebilir. Bununla birlikte, 80’li ve 90’lı yıllarda yurt dışına gönderilen binlerce yüksek lisans ve doktora öğrencisinin İngilizce’ye hakimiyetlerini de burada hatırlatmakta ve Ozay Mehmet başta olmak üzere Malay dünyası bağlamındaki eserlere eğinilinmemesini başka nedenlere bağlanması gerektiğini söylemek isterim.
Burada küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. ‘Ozay Mehmet’, Kıbrıs kökenli olup İktisat alanında ihtisas sahibidir. Hocamız 80’li yılların ortalarından itibaren Malezya’da bulunmuş ve önemli çalışmalara imza atmıştır. Bölgede ilgili akademisyenlerce adı ve çalışmaları bilinmektedir. Bir küçük notta benimle ilgili. Hocamız, adını “Ozay Mehmet” olarak kullansa da adımım Mehmet Özay olması kimi zaman bazı karışılıklıklar meydan verebiliyor. Benim adım ise bildiğiniz şekilde yazılıyor. Artık karıştırmazsınız sanırım... Malezyalı dostlara ve bazı büyükelçilerimize de ‘senior’ Mehmet Ozay, ‘junior’ Mehmet Özay diyerek açıklama getiriyorum.
Burada, acaba Malezya’da doksanlı yıllarda bulunmuş misafir öğretim görevlilerinin herhangi bir eser kaleme alıp almadıkları sorusunu sormak istiyorum. Bu anlamda, Malezya yüksek öğretim kurumlarında son dönemde, yüksek öğretim politikalarında agresif bir yönelim olarak gündeme gelen ‘araştırma üniversitesi’ kavramı ve de oluşturduğu fonlar, o zamanlar henüz gündemde olmadığından yola çıkarak söylersek, Türk akademisyenlerin Malay dünyasına dair saha araştırmasına yönelebildiklerini söylemek güç. Bu elbette ki şahsi gözlemim. Ayrıca, daha sonra, bu gruba mensup önde gelen birkaç akademisyenle yaptığım görüşmelerde, çeşitli sebeplerle, Türk-Malay ilişkilerine dair araştırmaların yapılmadığı ifade edildi. Buna sebep olarak da, hocaların kendi ilmi alanlarına ve öğretim işine konuşlanmalarıydı. Tabii yukarıda dile getirdiğim ‘araştırma üniversitesi’ formatının henüz o yıllarda olmayışı da bir faktör olarak değerlendirilebilir.
Yukarıda dile getirdiğim ve maalesef yapılamadığına yaptığım vurgu kuşkusuz ki Malay dünyasının kültür ve medeniyet, sosyoloji ve tarih, arkeoloji ve siyaset bilimi gibi alanlarıyla ilgili araştırma temelli çalışmalar. Yoksa, benim ulaşamadığım ve bazı gazete veya dergi yazıları yayınlanmış olabilir. Bu anlamda tevafuken tanık olduğum bir tanesine değinebilirim. Söz konusu hocalardan birinin kaleme aldığı, yanılmıyorsam bir gazete veya dergide yayınlanan kısa bir yazıydı. Hocamız yazısının başında, kendisinden Malezya’da o kadar kaldınız, bölge hakkında birşeylerden bahsedermisiniz türünden bir taleple gelindiğini belirtir ve “Malayların halim selim insanlar olduklarından, kadınlarının uzun entariler giydiğinden, Müslümanlaşmadan vs. bağlamlardan hareketle bize Malezya’yı okurlarına tanıtmaya çalışır!
Bu yazının birinci bölümünde dile getirdiğim ve Malezya’da bulunmuş Prof. Dr. Teoman Durali’nin bir eserine atıfta bulunmak istiyorum. “Sorun Nedir?” (Dergâh Yayınları, 2006, I. Baskı) adlı çalışması, bölgede bulunduğu dönemde Sumatra Adası’nda yaptığı seyahat ve Açe’deki gözlemlerinden en azından bir bölümüne yer vermesiyle önem taşır. Tabii ki, bu çalışma bütünüyle bir Malay dünyası çalışması değil. Ancak Durali Bey’in Sumatra ve Borneo Adaları’ndaki kısa gezilerinden sadır olan izlenimleri, bize bölgenin ne kadar yabancı olduğu kadar, ne kadar da zengin bir araştırma malzemesi sunduğunu ortaya koyması açısından dikkat çekici.
Söz konusu öğretim üyelerinden bağımsız olarak, süreçte ortaya konan bazı akademik çalışmalar bulunuyor. Burada, kısaca bu Türk akademisyen ve araştırmacısının Malay dünyasına dair kaleme aldığı bazı çalışmalara hatırlatma babında değinmek istiyorum.
1990’lı yılların dikkat çeken çalışması kuşkusuz ki İsmail Hakkı Göksoy’un “Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri” (1994) adlı çalışmasıdır. Göksoy Hoca’nın, Doktora çalışması ve akabindeki bugüne kadar devam eden, özellikle makale çalışmaları bize, sadece Osmanlı-Açe ilişkilerine değil, bunun ötesine taşıyacak bir içeriğe sahiptir. Sayın Göksoy Hoca’yla tanışmam da zaten ‘Açe’ bağlamında gerçekleşti. Açe ziyaretimin akabinde kendisiyle 2006 yılı başlarındaki haberleşmiş ve sonrasında yüz yüze gelmemiz ise Türkiye’de değil, 2007 yılında Banda Açe’de “Uluslararası Açe ve Hint Okyanusu Çalışmaları Merkezi”nce (ICAIOS) düzenlenen uluslararası konferansta olmuştu.
Doç. Dr. Ali Caksu’nun 2000 yılında tercüme ettiği ‘Malay Dünyası’nda İslam Medeniyeti’ (Islamic Civilization in the Malay World, 1997) adlı çalışma, alanında önemli bir derleme eser. Mohammed Taib Osman’ın konuyla ilgili çeşitli yazarların makalelerinden derlediği bu çalışmanın Türkçeye kazandırılması önemlidir. Adından da anlaşılacağı üzere, bu çalışma, İslamiyetin hangi toplumsal süreçlerle Malay toplumlarına ulaştığına dair giriş mahiyetinde kabul edilebilir.
Tidak ada komentar:
Posting Komentar