Jumat, 28 Juni 2013

PATANİ - Patani Kadın Sultanları

Dört kadın sultan 1584-1686 yılları arasında Patani’nin bölge ticaretinde söz sahibi olduğu bir dönemde hüküm sürmüşlerdir.Bu dört kadın sultanın adları tarihe aldıkları renklerle geçmiştir.
Yeşil Sultan (1584-1616)
Mavi Sultan (1617-1623)
Mor Sultan (1624-1635)
Sarı Sultan (1636-1686)

Yirmi yıl kadar süren belirsizlik döneminin ardından şehrin ileri gelen ticaret elitinin anlaşmaları sonucu Yeşil Sultan (Raja Ijau) lâkaplı kadın sultan otuz iki yıl boyunca (1584-1616) Patani’yi yönetmiştir. Kimi çalışmalarda kocası vefat eden Yeşil Sultan’ın -ki bu çalışmada Nang Phya Pattani olarak zikredilir-, bir oğlu olmasına rağmen- tahtta çıktığı belirtilir. Bu dönemde, sultanın üç büyük top döktürdüğü ve bu yerin günümüzde Patanililerce “cannon foundry” olarak  bilindiği ifade edilir. Bu topların Hokkien kabilesine mensup ve Malay bir kadınla evli Lim Toh Khiem adında Çinli tarafından döküldüğü; her bir topa ad verildiği ve ilk topun adının Nang Pattani olduğu belirtilir.[1]Bir başka kaynak taise, günümüzde Madras’da bulunan ve Siam topları olarak bilinen topların kökenine dair yapılan araştırmalarda ortaya çıkar. Üzerlerinde Hollanda Doğu Hint Şirketi’nin monogramı bulunan (VOC-Vereenigde Oostindishe Compaigne) 1602 yılında bu şirketin Patani’de inşa ettiği atölyeye dayandırılır.[2]

Bu dönem, özellikle Patani’nin bölge deniz ticaretinde öne çıktığı yıllar olarak bilinir. Bu bağlamda, Batı Hindistan’daki Surat, Goa, Coromandel’den gelen ticaret gemileri Çin ve Japon tüccarlarla ilişkiler geliştirmeleri mümkün oluyordu.[3]Aynı yıllarda, örneğin 1612 yılında İngilizlerin Patani’de varlığının yanı sıra, sayıları 500’ü bulan Avrupalılar bölgenin ticari etkileşimdeki önemini ortaya koymaktadır.[4]

Erkeklerin hakim olduğu soyluların kadın sultanları tahtta çıkarma sebeplerinin başında önceki dönemdeki sultanların ticari faaliyetleri kendi lehlerine kullanmaları ve aristokrasinin bu sistemden hoşnutsuzluğu önemli bir yer tutar.Bir diğer önemli neden ise, aristokrasi arasındaki hizipleşmeden ötürü, bir erkek sultan üzerinde ittifak kurulamamasının da kayda değer bir önemi vardır.Bu dönemde, İngiliz ve Hollandalı tüccar gemileri ilk kez Patani limanında ticari faaliyette bulunmuşlardır.Ardından 1616 yılında kızkardeşi Mavi Sultan (Raja Biru) lâkabıyla tahtta çıkmış ve 1616-1624 yılları arasında hüküm sürmüştür. 1624 yılında üçüncü kızkardeş Mor Sultan (Raja Ungu) lâkabını alarak yönetimin başına geçmiştir. Vefatının ardından 1636 yılında kızı Sarı Sultan (Raja Kuning) lakabıyla tahtta çıktı ve 1650’li yıllara kadar ülkeyi yönetti. Bir başka kaynakta ise Sarı Sultan’ın 1686’ya kadar tahtta kaldığı belirtilir.[5]Cohor Sultanı Abdulcelil’in küçük kardeşi 1644 yılında Patani Sultanı ile evlendi.[6]

32 yıl boyunca iktidarda kalan ilk kadın sultan döneminin uluslararası ilişkiler ve ticaretin gelişmesinde önemli rolü olmuştur.Bu yıllar, doğu ve batıdan çeşitli ulusların Patani limanında ticaret yaptığı ve Sarayla ikili ilişkiler geliştirdiği yıllar olarak öne çıkar. Bu bağlamda, Japonya, İngiltere, Hollanda deniz ve ticaret güçlerinin varlığı sadece Patani Sarayıyla değil, birbirleriyle de ilişkilerin geliştirilmesine olanak tanımıştır. Tüm bu ilişkiler Patani’nin ününün Avrupa’ya kadar yayılmasına neden olmuştur.

Örneğin, 1592 yılında dönemin Japon kralı Tokugawa Iyeyasu Yeşil Sultan’a mektupla birlikte hediyeler göndermiş, bunun karşılığında 1592’de ve de ardından 1602’de Patani elçileri Japonya’yı ziyaret etmiştir. Patani Sultanlığı ve Japon Krallığı arasında kurulan bu siyasi ve ekonomik ilişkiler sonucu Japon Krallığı Siam ve İngilizlerle tanıştırıldığı ortaya çıkmaktadır. 22 Haziran 1612 tarihinde İngiliz elçileri döneminİngiliz kralı I. James adına Patani sultanı ile anlaşma imzalarlar. Ardından, 1614 yılında William Adams ile Japonya ziyaretinden hareketle, İngilizlerin doğu denizlerinde Japonya ile ilişkilerinin başlangıcını teşkil ettiği söylenebilir.Patani sahilleri bu yıllarda, Avrupa güçleri arasında ve de Hollanda ve Japon güçleri arasında savaşlara tanık olmuştur.[7]

1600 yılında, İngiliz john Smith, ilk Avrupalı saraya danışman olarak alınmıştır.Mohd. Zameri’nin aktardığına gore, bu yıllarda Patani’ye gelen Hollandalılar, Patani’yi elli yaşlarında bir kadın sultanın yaklaşık 13/14 yıl boyunca, kendisinden önceki erkek sultandan daha adil yönetim sergilediğini ifade eder.1603 yılında Siam Kralı Naresuan donanma ile Patani’ye saldırı düzenlemiş, ancak Patani güçleri ve onlara yardımcı olan yabancı ateşli silahlara sahip yabancı özellikle de Japon tüccar gemilerinin desteğiyle püskürtülmüştür.Patani’nin tarihte sahip olduğu büyük toplarla meşhur olduğu düşünüldüğünde gerek Patani sarayında gerekse yabancı tüccarların desteğinin bu saldırının püskürtülmesinde büyük rolü olduğu düşünülebilir.Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Yeşil Sultan 63 yaşında vefatının ardından tahtta kız kardeşi geçmiştir.[8]

İkinci kadın sultan, 1614 yılında Pahang Sultanı’nın oğlu ile evlenmesi ile Patani ve Pahang arasında akrabalık bağı kurulmuştur.[9]Bu dönemin önemli gelişmeleri arasında Avrupalı ticaret güçlerinin birbirleriyle rekabetleri oluşturur.Hollandalılarla nükseden çıkan çatışması nedeniyle İngilizlerin varlığı ancak 1623 yılına kadar devam etmiş vebu çıkar çatışmasınınPatani açıklarında bir deniz savaşına kadar vardığı vak’idir. Hollandalılar iki İngiliz gemisine saldırmıştır. Dönemin Kadın Sultanı İngilizleri ve ticaret merkezlerini korumaya almıştır. Bu gelişme üzerine Hollanda ticari amaçlarla Patani’ye yerleşmiş ancak bu kısa süreli olmuştur.[10]Üçüncü kadın sultan (Raja Ungu), Cohor sultanı Abdulcelil’in oğluyla evlenmesiyle Patani ve Cohor arasında ilişkilere yeni bir boyut kazandırdı.[11]Raja Ungu’nun kızı Sarı Sultan lakabıyla 1635 yılında tahtta çıktı.


[1]C. A. Seymour Sewell, (1969). “Notes on Some Old Siamese Guns”, In The Journal of the Siam Society, Vol. BV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 15-6.
[2]C. A. Seymour Sewell, (1969). “Notes on Some Old Siamese Guns”, In The Journal of the Siam Society, Vol. BV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 9.
[3]“Some Notes upon the Development of the Commerce of Siam”, In The Journal of the Siam Society, Vol. BV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 86.
[4]“Some Notes upon the Development of the Commerce of Siam”, In The Journal of the Siam Society, Vol. BV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 87.
[5]Anthony Reid. (2003). “Charismatic Queens of Southeast Asia”, History Today, June, 53, (6), s. 32; Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 72.
[6]D.G.E. Hall, A History of Southeast Asia, 4. Baskı, Hampshire: MacMillan, s. 372; Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 48.
[7]“Some Notes upon the Development of the Commerce of Siam”, In The Journal of the Siam Society, Vol. XV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 82; Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 50, 60.
[8]Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 49, 50, 59.
[9]Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 61.
[10]“Some Notes upon the Development of the Commerce of Siam”, In The Journal of the Siam Society, Vol. XV, Nendeln/Liechtenstein: Kraus Reprint, s. 88-9; D.G.E. Hall, A History of Southeast Asia, 4. Baskı, Hampshire: MacMillan, s. 383, 530.
[11]Mohd. Zameri A. Malek. (1993). Umat Islam Patani: Sejarah dan Politik, Shah Alam: Hizbi, s. 64.
le='��W�b�d��P� ��� yle:normal'>Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung,  s. 96. 

[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand, Singapore: National University of Singapore Press,s. 61. 
[8]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[9]Patrick Jory. (2007). s. 7.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology of the Southern Conflict”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.

[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 12, 17-8.

PATANİ - Ekonomi ve Ticari İlişkiler

Patani topraklarının konumu dikkate alındığında bir yandan Budist dünyaya öte yandan Müslüman Malay topraklarına açıldığı görülür.Kara bağlantıları üzerinden kurulan bu temel insan ve coğrafya etkileşiminin bir diğer boyutunu deniz bağlantıları oluşturur. Bu anlamda, Patani Bengal Körfezi/Hint Okyanusu ile Güney Çin Denizi’ni birbirine bağlayan dar kara parçası üzerinde oluşunun ekonomik ilişkilerin geliştirilemesinde kayda değer bir rolü vardı. Doğu’da Tay Körfezi ile Kamboçya, Doğu Çin Denizi ile Borneo Adası, Japonya, Çin, Singapur’a kadar uzanan geniş bir liman şeridine bağlanıyordu. Tüm bu deniz bağlantılarının ortaya çıkmasında Patani sahillerindeki doğal limanların rolü büyüktü.[1]

Patani Sultanlığı’nın ekonomik ve ticari varlığının, Avrupalı güçlerin bu coğrafyaya nüfuzu öncesinde bölge güçleri arasında kurulan bir denge esasına göre yürütüldüğüne kuşku yok. Bu anlamda, Avrupa Kıtası’nda kendini ortaya koyan kapitalist ilişkiler ağının Güneydoğu Asya siyasi güçleri arasında nasıl bir karşılığı olduğu ilginç bir araştırma konusudur. 18. yüzyıl ikinci yarısından itibaren Siam Krallığı’nın kuzeyde Burma topraklarına yönelik ihtirası ve yayılmacı politikası güneyde Patani topraklarına da yansımaya başladı. Bunun bir sonucu olarak 1785 yılında Siam ordularının Patani’ye saldırıları vuku buldu.[2]Farklı dini ve külterel temeller üzerine yükselen iki toplum arasında ayrışmayı da beraberinde getiren bu saldırı hiç kuşkuyok ki, Patani Müslümanlarının bugüne kadar Tay siyasi yönetimi karşısında maruz kaldığı baskı ve zulmün başlangıç noktasını oluşturuyordu. Bununla birlikte, Siam Krallığı ile ilişkilerinin, özellikle İngiltere’nin Singapur merkezli olarak Malaya topraklarında ortaya koyduğu siyasi egemenlik yapılanmasını takiben farklı bir yönelim seyrettiği görülür.

Patani, Güneydoğu Asya coğrafyasının kuzey-güney ekseninde gerçekleşen ticaret ağına eklemlenmiş ve bu süreçte önemli gelişmelere konu olmuştur.Patani’nin bölge ticaretinde kayda değer öneminin ortaya çıkmasında geleneksel olarak Çin, Vietnam ve Siam Körfezi’ndeki etkileşiminin yanı sıra, güneydeki Malay dünyası ve Avrupalı sömürgeci güçlerin bu ticarete aktif olarak katılmalarının rolü vardır.Bu noktada, 16.yüzyıl başlarından itibaren Avrupalılara ait tüccar gemilerinin Songkhla limanı üzerinden yürüttükleri ticari faaliyetler dikkat çekicidir. Songkhla’nın zamanla uluslararası ticarete açılması, Siam Krallığı’nın buraya Budist Tay göçlerini teşvik etmesine yol açtı. Bu süreç nihayetinde Songkhla’nın merkez ve Patani ve Trengganu’nun bu merkeze bağlı ilişkinin temelini de oluşturmuştur.[3]

Bu çerçevede Sultan Ijau (1584-1616) döneminde başlayan ticarete dayalı varsıllık bir yüz yıl kadar devam etmiştir.Bu döneme dair bazı olgulara arkeolojik verilerden ulaşmak mümkün.Patani şehir merkezine altı kilometre mesafedeki Kampung Kresik bölgesindeki duvar kalıntıları, keramik vb. buluntular bunlardan bazılarıdır.[4]Hollandalılar, burasını sultanlığın merkezi olması hasebiyle Kota Raja yani Sultan Şehri olarak da zikrediyorlardı.Bougas saray, şehir yerleşimi konusunda ayrıntılı bilgiler vermektedir. Sarayın sahile yakın bir mevkide oluşundan hareketle,[5]yönetimin şehrin ticaretine ve dolayısıyla ekonomi yaşamına doğrudan müdahil olduğu sonucu çıkartabiliriz.

Şehir yaşamına dair bugün pek fazla bilgi mevcut değildir.Özellikle bölge ticaretinde ve zanaatkârlığında önemli varlık gösteren Çinlilerin etkinliği göze çarpar.Patani’de ticari yaşamın giderek önem kazandığı 1560’lı yıllarda şehirde Çinlilerden oluşan birkaç bin kişilik ticaret kolonisinin varlığından söz edilir.[6]Modern dönemde Çin mahallesinin bir benzeri erken dönemlerde Kota Cina adıyla anılıyordu.Saray, ticari hayatın sürdüğü şehir yaşamının ötesinde şehri çevreleyen alanlarda çeltiktarımı, sahilde ise balıkçılık faaliyeti temel ekonomik aktivitelerdi.Sarayın da içinde bulunduğu kompleks surla çevrili olduğu ve görece kayda değer bir savunma sisteminin varlığından olabilir. Örneğin, 1563 yılında o dönem önemli bir siyasi güç merkezi olan Sumatra Adası’nın güneyindeki Palembang’dan Patani’ye düzenlenen saldırıda bu yapı üzerindeki toplar nedeniyle Cavalıların başarılı olamadıklarına değinilir.1602 yılına tarihlenen bir Hollanda kaynağı buradaki topların Amsterdam’dakilerden daha büyük olduğunu ileri sürer.Bu yapının batı ve doğu ucunda iki büyük kapının bulunuyordu.Örneğin Doğu Kapısı’nın adı, aynı zamanda Fil Kapısı’ydı.Siyasi gücün timsali olan filler bölgedeki diğer devletler gibi Patani’de de önemli bir unsurdu.Bu kapıların büyüklüğünün fillerin geçebileceği büyüklükte olduğunun belirtilmesi bunun göstergelerinden biridir.[7]Yukarıda zikredilen toplarla ilgili bir diğer referans Çinli bir seyyaha atfen dile getirilir. 16. yüzyılda Patani’ye yerleşen Lim Toh Khiam adlı top dökmede usta olan bu seyyah Patani Sultanı’na danışmanlık yapar ve süreçte Müslüman olmuştur.[8]
19. yüzyıl son çeyreğinde, Patani limanının ticari aktivitesini sürdürdüğü görülmektedir. Özellikle o döneme ait gazette arşivlerinde özellikle Çinlilere ve İngilizlere ait gemilerin Patani’deki etkinliklerine dair kafi miktarda kanıt mevcuttur.[9]


[1]Margaret L. Koch. (1977). “Patani and The Development of A Thai State”, JMBRAS, Vol. 50, Part 2, No. 232, s. 70.
[2]Wayne A. Bougas. (1990). “Patani in the Beginning of the XVII Century”, Archipel, Volume 39, s. 113. 
[3]Louis Golomb, s. 10-11.
[4] Wayne A. Bougas. (1990). “Patani in the Beginning of the BVII Century”, Archipel, Volume 39, s. 115, 117.
[5]Şeyh Ali&Şeyh Davud al-Patani. (2011), p. 7.
[6]Anthony Reid. (2003). “Charismatic Queens of Southeast Asia”, History Today, June, 53, (6), s. 32.
[7]Wayne A. Bougas. (1990). “Patani in the Beginning of the BVII Century”, Archipel, Volume 39, s. 122; Syaikh Ali&Syaikh Davud al-Patani. (2011), s. 9. 
[8]Patrick Jory. (2007). “From ‘Melayu Patani’ to ‘Thai Muslim’: The Spectr eof Ethnic Identity in Southern Thailand”, ARI Working Paper, No. 84, Singapore: Asia Research Institute,s. 5. 

[9]The Straits Times, 11 December 1875, SHIPPING IN THE HARBOUR. Microfilm NL5045  [Lee Kong Chian Reference Library, s. 3; The Straits Times, 17 November 1877, SHIPPING IN THE HARBOUR, s. 4; The Straits Times, 16 June 1877, SHIPPING IN THE HARBOUR Microfilm  NL5046, s. 4.

���a�>��� �P� /div>
[4]Thanet Aphornsuvan. (2006). “Nation-State and the Muslim Identity in the Southern Unrest and Violence”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung,  s. 96. 
[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand, Singapore: National University of Singapore Press,s. 61. 
[8]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[9]Patrick Jory. (2007). s. 7.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology of the Southern Conflict”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.

[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 12, 17-8.

PATANİ -Modern Dönem Tay-Patani İlişkileri

Tay-Patani ilişkileri modern dönemde çalkantılı bir süreci ifade eder. Tay milliyetçiliğinin önemli unsurları olan askeri cunta rejimi veya uzantıları ile ülkeyi düzlüğe çıkarma uğraşı veren ‘liberal’ görüş yanlılarının iktidarda olup olmadıklarına bağlı olarak Patani politikası değişiklik arz eder. Öncelikle ‘modern dönemden’ neyi kastettiğimizi açıkça ifade edelim.Modern dönem dendiğinde II.Dünya Savaşı sonrasındaki ulus-devlet yapılanmaları akla gelir.Güneydoğu Asya topraklarında varlık süren yüzlerce etnik yapının merkezi oluşturan çoğunluk iktidarınca bu süreçte kırılmaya maruz bırakıldığı pek çok akademik çalışmaya konu olmuştur. II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki gelişmeler Patani topraklarının modern Tayland Krallığı’na devrini öngörmüştür. Bu süreçte Patani halkına siyasi geleceklerini belirleme hakkı verilmediği gibi, mensubu oldukları kültürel, dini ve sosyal bütünlükleri de yok sayılarak merkezi hükümetlerin politikalarına mahkum edilmişlerdir.[1]Gücünü Tay Budizminden ve Monarşisiden alan milliyetçi yapı, ülkedeki etnik unsurları bünyesinde eritme, asimile etme politikalarını yürürlüğe koymuş ve Patanili Müslümanlar da bundan paylarını almışlardır.

Irk olarak Malay, din olarak Sünni İslamı’na mensup bu halk, artık Tayland Müslümanları adıyla anılmaya başlanmış ve bu süreç Bangkok yönetimlerinin politikaları çerçevesinde Taylandlaştırma sürecine maruz bırakılmışlardır. Bu süreç zorlamalar, baskılar, işbirliği, sözleşmeler vb. gibi süreçleri beraberinde getirmiştir.Özellikle etnik kimlik üzerinde tanımlayıcı ve de zamanla dönüştürücü olacak politikalar birbirini izlemiştir.Örneğin geleneksel İslami eğitim, ailelerin çocuklarına Müslüman ismi vermesi, gündelik ve kamu yaşamında Malaycanın kullanılması vb. Bangkok yönetimince müdahele alanları olarak görülmüştür.Bu bağlamda, asimilasyon sürecinin bir parçası olarak Patani Malaylarını kimliklerinden arındırmanın bir yolu olarak onları ‘Tay-Müslümanları’ olarak tanımlama yolu seçilmiştir.Erken dönem politikalarından olan bu yaklaşıma karşı ilk siyasi tepki verenlerin arasında -aşağıda değinileceği üzere- Hacı Sulong da bulunmaktadır.[2]

Bu süreçleri iki ana bölümde değerlendirmek mümkün: a)Aşırı milliyetçi Tay unsurlarının hakimiyetinde geçen 1932-1979 yılları: Bu yıllar ülkenin asker veya asker destekli sivil yapıların hakimiyetinde geçtiği görülür. Demokratik seçimlerden ziyade, ordunun siyasal yaşam üzerindeki nüfuzu alabildiğine kendini ortaya koymuş ve sivil inisiyatifin geçerlilik kazanmadığı bir sürece atıfta bulunulur.Bu dönemin en çarpıcı politikası 1939-1943 yılları arasında uygulanan Ratthaniyom’dur. Bu dönem, aşırı milliyetçi referanslarla ülkedeki tüm etnik unsurların Taylaştırılması sürecine tekabül eder. II. Dünya Savaşı yıllarında Phibun Songkram’ın Başbakanlığı,özellikle Avrupa özelinde kendini açık bir şekilde ortaya koyan totaliter duruşun Tayland’daki versiyonu uygulamaya geçirmiştir.[3]Devletçi zihniyetin katı uygulamalarına konu olan bu yıllarda Müslümanlar kendi dini ve kültürel kimliklerinden, bunları ifade biçimi olan sembollerden ve yasalardan arındırılmaya çalışılmışlardır. Bu süreçte giyim kuşamdan dile, din değiştirmeye kadar varan zorlama ve baskılar gündemde yer tutmuştur. Savaş yıllarının ardından Phibun’un ikinci başbakanlık dönemi (1948-1957) polis kurumunda orduya karşı alternatif bir yapılanmaya tanık olundu.[4]İlerleyen yıllarda, General Sarit Thanarat 1957 yılındaki darbenin ardındanülke anayasası ve sivil yaşamı askıya alındığı gibi bu dönem yargısız infazların artış gösterdiği yıllar olarak hatırlanır.[5]1973 yılına kadar devam eden bu yıllarda izlenen politakın temel nedeni hiç kuşku yok ki, siyasi atavism güden Sarit’in hükümet-bürokrasi-halk üçlüsü şeklinde öngördüğü toplum yapısı bağlamında geleneksel güç yapılarını koruma arzusuydu.[6]

b) 14 Ekim 1973 tarihinde Başbakanlıkkoltuğuna Prof. Sanya Thammasak’ın oturmasıyla ülke derin bir nefes almaya başlar. Sanya’nın görece kısa süren Başbakanlığı ülkenin ilk demokrasi tecrübelerine tanık olur. Ülkenin çalkantılı geçen bu yıllarında 1976 ve 1978’de ardı ardına Başbakan değişikliği gündeme geldi.[7]Bir süre sonra, yani 1978’de başbakan değişikliği ile ülke bir kez daha eski rejim yıllarındaki uygulamalara dönüş yapar.

1980’li yıllarda Patani bölgesinden kimi milletvekilleri Bangkok’da önemli görevlere getiriliyorlardı. Özellikle bu dönemde aktif siyasetin içinde yer alan Al-Wahdah (Dayanışma Partisi) üyeleri 1992-1995 yılları arasında hükümette görevlendirildi. Bunlar arasından Den Tohmeena, İçişleri Bakanlığı Yardımcılığı’na getirilirken; Wan Mohammad Nor Nattha Parlamento Başkan Yardımcılığı yaptı. 1995 seçimleri sonrasında ise Wan Mohammad Nor Mattha İletişim Bakanı olarak görev aldı.[8]


[1]Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 16.
[2]Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 66.
[3]Thak Chaloemtiarana. (2007). Thaliand: The Politics of Despotic Paternalism, Southeast Asia Program, Ithaca: Cornel University, s. 8, 13.
[4]Thak Chaloemtiarana. (2007). Thaliand: The Politics of Despotic Paternalism, Southeast Asia Program, Ithaca: Cornel University, s. 57.
[5]Chris Baker&Pasuk Phongpaichit. (2005). A History of Thailand, Cambridge: Cambridge University Press, s. 173; Suria Saniwa bin Wan Mahmood. (1999). “De-Radicalization of Minority Dissent: A Case Study of the Malay-Muslim Movement in Southern Thailand, 1980-1994”, In Sama-Sama:Facets of Ethnic Relations in Southeast Asia, Quezon City: University of the Phillippines, s. 121.
[6]Thak Chaloemtiarana. (2007). Thaliand: The Politics of Despotic Paternalism, Southeast Asia Program, Ithaca: Cornel University, s. 9, 10.
[7]Suria Saniwa bin Wan Mahmood. (1999). “De-Radicalization of Minority Dissent: A Case Study of the Malay-Muslim Movement in Southern Thailand, 1980-1994”, In Sama-Sama:Facets of Ethnic Relations in Southeast Asia, Quezon City: University of the Phillippines, s. 122.
[8]Suria Saniwa bin Wan Mahmood. (1999). “De-Radicalization of Minority Dissent: A Case Study of the Malay-Muslim Movement in Southern Thailand, 1980-1994”, In Sama-Sama:Facets of Ethnic Relations in Southeast Asia, Quezon City: University of the Phillippines, s. 116.
ss=M��>�r�a��� �P� text-align:justify;tab-stops:27.0pt'> 

Gerçekte, bu görüşler yeni değil. Daha 1940’lı yılların ikinci yarısında Bangkok’daki İngiliz Büyükelçiliği yetkililerin bölgede yaptıkları araştırmada Tay yöneticilerinin zaaflarına değindikleri görülür.[12]Bu anlamda, aradan geçen on yıllar boyunca Bangkok yönetimlerinin Patani halkını hak ettiği yaşam alanlarını açmaması, var olanları tıkama ve yok etme gayreti bölge halkının ortaya koyduğu tepkilerin nedenini oluşturmaktadır.

İşte tüm bu süreçlerin biraraya geldiği dönem 1940’lı yılların ikinci yarısı yani, II. Dünya Savaşı sonrası olmuştur.Narathiwa’da 1948 yılı Nisan ayında patlak veren şiddet hadisesi “Dusun-Nyor” adıyla tarihe geçmiş ve geri dönüşü sürecin neredeyse ilk aşamasını teşkil ediyordu. Bu döneme kadar Tay yönetimi ve Patanili Müslümanlar arasında ortaya çıkan en önemli çatışma olarak tarihe geçmiş ve Surin Pitsuwan’ın ifadesiyle direniş ruhunun temellerini oluşturmuştur. Bu sürecin bir diğer aşaması Patanili Müslümanların direniş hareketlerini formel yapılara dönüştürdükleri 1960’lı yıllarda ortaya çıkar.Ulusal Devrimci Cephesi (barisan Revolution National) 1960 yılında, Patani birleşik Özgürlük Örgütü (Patani United Lieration Organization) 1968’de faaliyetlerine başladı.[13]



[1]Somsakdi Buto. (1987). “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press, s. xi.
[2]Chai-Anan Samudavanija. (1987). s. 23 In Somsakdi Buto “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press..
[3]Suchit Bunbongkarn. (1988). “Contemporary Thai Political Development”, In Thailand-US Relations: Changing Political, Strategic and Economic Factors, (eds.) Ansil Ramsay&Wiwat Mungkandi, Institute of East Asian Studies, Berkeley: University of California, s. 41.
[4]Thanet Aphornsuvan. (2006). “Nation-State and the Muslim Identity in the Southern Unrest and Violence”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung,  s. 96. 
[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand, Singapore: National University of Singapore Press,s. 61. 
[8]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[9]Patrick Jory. (2007). s. 7.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology of the Southern Conflict”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.
[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 12, 17-8.

PATANİ -Tay Ulusal Siyaseti ve Patani Bağımsızlık Mücadelesi

Patani Bağımsızlık mücadelesine değinmeden önce, Tay ulusal siyasetinin genel karakteristikleri üzerinde durmakta fayda var. Tay, tarihteki adıyla Siam, Güneydoğu ve genel itibarıyla Asya topraklarında sömürgeci güçlere karşı pragmatik politikaları ile boyun eğmemiş ve bağımsızlığını gözetebilmiş bir ulus olarak karşımıza çıkar. Siam Krallığı’nın doğup geliştiği topraklar, bölgedeki diğer ülkelerin aksine ‘farklılıkta birlik’ ilkesinin gelişmesine elverecek etnik çeşitliliğe sahip değildir. Veya bir başka şekilde ifade edecek olursak, bölgedeki etnik varlıklar Tay etnik çoğunluğu etrafında entegrasyonu tarihin erken dönemlerinden itibaren gerçekleştirebilmiştir.Tay ulusunun tarihten getirdiği bu özellik, modern dönemdeki sözde mono etnik ve kültürel yapıya dayandığı varsayılan ulus-devlet yapılanması içerisinde bu topraklara eklemlendirilen Patani Malay Müslüman unsurlarının varlığıyla büyük bir çelişki yaşamasına neden olmuştur. ‘Bağımsızlık’ olgusu, özellikle 1932 yılında Mutlakiyet sistemi yerini Anayasa timeline dayalı Parlamenter Monarşi yönetilen Tay merkezi hükümeti ve halkı için bir övünç kaynağı olmakla birlikte, modern dönemde ülkenin geçirdiği badireler, askeri darbeler, cunta rejimleri ülkenin beklenen kalkınma, ulusal güvenlik gibi alanlarda vasat bir performans sergilemesine neden oldu.[1]1930’lı yılların başlarında Mutlakiyetçi rejim karşısında siyasi soyluların ve entellektüellerin sergiledikleri siyasi muhalefet bir anlamda başarıya ulaşmış Parlamenter Monarşiye geçilmiştir.[2]İlginçtir ki, bu süreç, geniş halkkesimlerinin katılımı olmaksızın sadece elitler arasındaki bir mücadeleye sahne olmuştur. Tarihsel bir devamlılık olarak okunabilecek elitler arası güç kavgası günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kimi gözlemcilerin ifade ettiği üzere Tayland’da siyaset“darbe-seçim-kısa süreli parlamenter yönetim-kriz ve darbe” döngüsü içerisinde gerçekleşmektedir.[3]

Patani Malay halkının bağımsızlık arzusu ve merkez yönetimin bu siyasi talebe askeri güç kullanarak karşılık vermesi, Tay krallığı’nda tarih boyunca sürgit devam eden elitler yönetiminden bağımsız okunamaz. Ulus-devletleşme sürecinde halkın doğrudan katılımından ziyade, askeri müdahalelere konu olan sivil siyaseti yapılanmalar ne azınlık konumundaki Patani Malayların haklarını gözetmiş ne de verilen mücadele karşısında kayda değer bir diyalog sürecine girişmiştir.Neredeyse kırk yıla varan süreçte merkezi yönetim Patani’de güvenlik başta olmak üzere eğitim ve dini konuları kapsayan politikalarıyla gündemi belirlemeye çalışmıştır. İlki, yani güvenlik meselesine bakış ulus-devlet olgusu sınırlamaları içerisinde değerlendirildiğinden bugüne kadar bölgede arzu edilen karşılığı bulamamıştır. Başka eyaletlerde rastlanmayacak denli güvenlik biriminin konuşlandırıldığı Patani bölgesi, bu anlamda bir ‘güvenlik enflasyonuna’ maruz kalmıştır.

Eğitim meselesi de güvenlik gibi Tay Milli Eğitim Bakanlığı formatının Patani gençliğine aktarılmasının bir aracı kılınmıştır. Zaman zaman, Patani halkını ikna etmeye matuf olacak şekilde meselâ, cavi alfabesinin okullarda öğretilmesi gibi bazı ‘imtiyazlar’ gündeme getirilse de, Patani Müslümanlarının sosyo-kültürel ve dini gerekliğine uygun eğitim anlayışının yerleştirilmesi konusunda ciddi bir niyet ve pratiğe rastlanmamaktadır. Bu konuda, örneğin saldırıların yoğunlaştığı 2006 yılında Ulusal Uzlaşma Komisyonu (NRC)’nin hazırladığı raporda, Merkez güçlerin sadece öğretim kurumlarında değil, kamu kuruluşlarında da Tay dilinden başka alternatif tanımama konusundaki ısrarları açıkçası sorunun tümüyle Patani halkının bu dili öğrenmeme yolundaki ısrarlarına dayandırılıyor ki bu sorunun tamamıyle odağından sapma anlamı taşıyor.[4]Yapılan akademik araştırmalarda halk bu konudaki hassasiyetini ortaya koyduğu görülür. Tay okullarında MalayMüslüman kültürünü dikkate alacak değişiklikler yapılana kadar çocuklarını bu okullara gönderme yanlısı olmayan veliler, dini okulları bir seçim olarak gördüklerini ifade ediyorlar.[5]

Din konusu ise farklı bir boyutta seyretmektedir. Bangkok yönetimi, Patani’de geleneksel/modernist Müslüman ayrımının farkında olarak bu süreci kendi lehine kullanacak girişimlerden geri kalmamıştır. Geleneksel İslami öğretim kurumları yani, pondoklara başından bu yana karşı olan merkezi yönetim, öğrencilerin mezuniyetini kabul etmeme, maddi destekten yoksun bırakma, yasaklama, kapatma vb. süreçlerle bu kurumları yıpratmaya devam etmiştir. Öte yandan, modernist Müslümanların geleneksel İslami yapılara yönelik eleştirilerinden hareketle hem ülke dışından hem de Bangkok’dan maddi ve moral destek buldukları bilinmektedir. Bu genel başlıklardan sonra, Tay-Panati ilişkilerinde kilometre taşı niteliğindeki gelişmelere detaylı bir şekilde bakmakta fayda var.

1902 ve Bangkok Egemenliğinin Tesisi
Bazı tarihi gelişmelere göz atmadan önce, Siam/Tay Krallığı’nın Patani sorununa nasıl yaklaştığına değinmekte fayda var. sadece 20. yüzyıl başlarında değil, çalışmanın ilgili bölümlerinde değinildiği üzere Patani bölgesi Bangkok’a bağlı vasal devlet statüsündeydi. Bangkok yönetiminin geliştirdiği siyaset felsefesine göre, bir toprak parçası Siam’a vasal olduysa her zaman için vasaldır.[6] Bu ilke, Patani’nin modern dönemde sadece batılı sömürgeci güçlerin Patani halkının geleceğinde karar mercii olmadıklarını, bunun ötesinde bölgenin asli siyasi yapılarında neşet eden bir algının da önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki, ulus-devlet yapılarının çözülmeye yüz tuttuğu, küreselleşmesinin kabul gördüğü, etnik milliyetçiliklere verilmesi gereken haklar konusunda bölgesel ve küresel kuruluşların destek çıktığı 20. yüzyıl boyunca dahi Tay yönetimi Patani halkının mücadelesinde bölgenin yönetimi sürekli merkezden gönderdiği sivil ve askeri güçlere havale etmiş; Patani halkının ‘hakiki’ temsilcilerini ise oyalama, bazı çıkar ilişkileri ile kendi politikalarına uygun bir pozisyona getirme gibi alternatifler üzerinde durmuştur.

1902 yılında İngilizlerin o dönem için Kuzey Malaya toprakları olarak da kabul edilebilecek üç eyaletin yönetimini Siam Krallığı’na devri, dönemin sultanı Tengku Abdulkadir ve oğlu Tengku Mahmud Mahayidddin tarafından kabul edilmemiş ve bağımsızlık düşüncesi siyasi bir proje olarak gündeme taşınmıştır.[7]Bunu takip eden süreçte, bir yandan 1909’daki Siam-İngiltere Anlaşması’na binaen Patani toprakları Siam Krallığı’na ‘devredilirken’, 1932 MutlakMonarşi’den ulus-devlet ve parlamenter Monarşi’ye geçişin ipuçları belirlemeye başlamış ve bu çerçevede Tay milliyetçiliği etrafında yeni bir siyasi bilinç ve yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu sürecin hiç kuşku yok ki ideologu Luang Wichit Wathakan’dır. Kimi araştırmacılarca Kral Vajiravudh’un entellektüel mirascısı kabul edilen Wathakan, Mutlak Krallık yönetimini modern ulus-devlete eklemleme işini üstlenmiştir.[8]

Savaş yıllarının ardından Patani’nin güneyinde yani, Malay Sultanlıklarında Malay milliyetçiliği 1946’da UMNO’nun kurulması şeklinde tezahür etmiştir.Özellikle UMNO’nun siyasi yansıması -tıpkı Tay ulusalcılığına benzer şekilde- Malay ulusu (Bangsa Melayu) olmuştur.Bu çerçevede kendilerini ne Tay ne tam anlamıyla siyasi olarak Malay statüsünde gören Patanililerin kendilerini çözümsüzlüğün ortasında buldukları söylemek mümkün.Burada bir hususa dikkat çekmekte fayda var. Antropolojik olarak Malay ırkına mensup olan Patani Müslümanlarının siyasi aidiyet noktasında aynı algıyı taşıyıp taşımadıkları kuşkuludur.Bu noktada bir veri olması hasebiyle erken dönemlerde gerçekleşmiş birziyarete atıf yapılır. Patani Sultanlığı’ndan üst düzey bir heyetin Cohor Sultanlığı’na yaptığı ziyaret sırasında, Patani heyeti “Biz yabancıyız. Malay saray kurallarını bilmiyoruz.Şayet bir hata yaparsak affediniz.” şeklindeki açıklamaları dikkat çekicidir.[9]

Bu yaklaşımlar bağlamında, Patani Müslümanlarının son yüzyılda nelere maruz kaldıkları, birbiriyle ilintili iki olguyla açıklanabilir.İlki, ait oldukları dini, kültürel, sosyal varlıklarını hayata geçirmede karşılaştıkları zorluk; ikincisi ise, ulus-devlet yapılanmasını öngören merkez siyasetinin Patani halkı üzerinde çok farklı kültürel ve toplumsal aidiyetleri dayatma çabası. Bu konuyu ‘komzolojilerin çatışması’ olarak tanımlayan Surin Pitsuwan, bu konunun özellikle 2004 yılındansonra yaşanan bölümünü değerlendirirken gündeme getirmesi de çarpıcı. Pitsuwan verdiği kimi örneklerle sorunun kökenini birbiriyle buluşması neredeyse imkânsız iki farklı ‘dünyanın’ varlığına bağlıyor.Sorunu basite indirgememekle birlikte, merkez yönetimin, güneyi yani Patani’yi yönetme becerisindeki başarısızlığına odaklanıyor. Ülkenin farklı bölgelerinden belki de hiçbir şekilde Müslüman kitlelerle teması olmamış, İslamla alâkalı bilgi yoksunu yöneticilerin Patani yönetimine ‘sürgün’ yoluyla gönderilmelerinin bölge halkını anlama ve orada olan biteni anlamlandırmadaki zaafiyete örnek olarak gösteriyor. Pitsuwan, açıkçası ortada derin bir boyut olarak adlandırdığı “kozmolojik boyutun” olduğunu ileri sürüyor.[10]Bu görüş, bizzat Yala Valisi Kitti Kittichotwattana’a tarafından da dile getirilmektedir.Kendisi bir Budist olmakla birlikte, bölgeye dair kaygıları olduğu imajı veren Vali, merkezi hükümetin bölgeye kamu yöneticileri gönderirken çok hassas seçim yapması gerektiğini, yanlış seçimlerin halk tarafından süratli ve sert bir şekilde tepki gördüğüne dikkat çekiyor. Aynı Vali, tarihten bir örnek vermek suretiyle Patani Bölgesi’ndeki sorunun çözümünün aslında Merkez yönetimin algı tarzına bağlıyor. 1923 yılında dönemin Kralı Vajiravudh (VI. Rama) İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği tavsiyesinde etnik Müslüman unsurlara yönelik politikanın belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu bildirgede: a)İslama muhalif düzenleme ve uygulamalara son verilmesi; b)Patani’nin bir sürgün yeri olmadığı, oraya  atanacak kamu görevlilerinin dürüst ve kararlı kişiler olması gibi maddeler dikkat çekicidir.[11]

Gerçekte, bu görüşler yeni değil. Daha 1940’lı yılların ikinci yarısında Bangkok’daki İngiliz Büyükelçiliği yetkililerin bölgede yaptıkları araştırmada Tay yöneticilerinin zaaflarına değindikleri görülür.[12]Bu anlamda, aradan geçen on yıllar boyunca Bangkok yönetimlerinin Patani halkını hak ettiği yaşam alanlarını açmaması, var olanları tıkama ve yok etme gayreti bölge halkının ortaya koyduğu tepkilerin nedenini oluşturmaktadır.

İşte tüm bu süreçlerin biraraya geldiği dönem 1940’lı yılların ikinci yarısı yani, II. Dünya Savaşı sonrası olmuştur.Narathiwa’da 1948 yılı Nisan ayında patlak veren şiddet hadisesi “Dusun-Nyor” adıyla tarihe geçmiş ve geri dönüşü sürecin neredeyse ilk aşamasını teşkil ediyordu. Bu döneme kadar Tay yönetimi ve Patanili Müslümanlar arasında ortaya çıkan en önemli çatışma olarak tarihe geçmiş ve Surin Pitsuwan’ın ifadesiyle direniş ruhunun temellerini oluşturmuştur. Bu sürecin bir diğer aşaması Patanili Müslümanların direniş hareketlerini formel yapılara dönüştürdükleri 1960’lı yıllarda ortaya çıkar.Ulusal Devrimci Cephesi (barisan Revolution National) 1960 yılında, Patani birleşik Özgürlük Örgütü (Patani United Lieration Organization) 1968’de faaliyetlerine başladı.[13]



[1]Somsakdi Buto. (1987). “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press, s. xi.
[2]Chai-Anan Samudavanija. (1987). s. 23 In Somsakdi Buto “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press..
[3]Suchit Bunbongkarn. (1988). “Contemporary Thai Political Development”, In Thailand-US Relations: Changing Political, Strategic and Economic Factors, (eds.) Ansil Ramsay&Wiwat Mungkandi, Institute of East Asian Studies, Berkeley: University of California, s. 41.
[4]Thanet Aphornsuvan. (2006). “Nation-State and the Muslim Identity in the Southern Unrest and Violence”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung,  s. 96. 
[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand, Singapore: National University of Singapore Press,s. 61. 
[8]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[9]Patrick Jory. (2007). s. 7.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology of the Southern Conflict”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.
[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 12, 17-8.