Sabtu, 11 Oktober 2014

PKS Yanlıştan Dönebilecek mi?: İdeolojik Tutarlılık (II) (Ideological Consistency of PKS?)

Mehmet Özay                                                                                                                12 Ekim 2014

Endonezya siyasetinde son on beş yıldır dikkat çeken “Adalet ve Kalkınma Partisi” (PKS-Partai Keadilan Sejahtara) ile ilgili değerlendirmemize devam ediyoruz. Bu bölümde, özellikle PKS lider kadrosunun ve genel anlamıyla partinin temsil ettiği dini/siyasi köklerle bağı ve pratikleri arasındaki uçuruma değineceğim. Bu bağlamda, bu yazı ile PKS’in ideolojik bir tutarsızlık sergileyip sergilemediği tartışmasına katkı yapacağımızı umuyorum.

1998 yılı Mayıs ayında, Suharto’nun istifa etmesinin ve uzun süre devam eden baskı rejiminin ardından toplumda yeni arayışlar ve yeni partiler gündeme gelmeye başladı. Partilerin ortak hedefi ülkeyi yolsuzluk kulvarından kurtarmaktı. Dev bir ülke olması hasebiyle, çeşitli sosyo-etnik ve dini yapıları dikkate alındığında 1999 yılı ve sonrasında siyasi parti enflasyonuna tanık olundu. ‘Reform’ (reformasi) kavramıyla öne çıkan bu yıllarda, halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan Endonezya’da ‘İslamcı partiler’ de ulusal siyasal yaşamda yer buldu.
Endonezya uzmanı olarak tanınan ve İslam’ın bu topraklardaki varlığına atıfta bulunan Daniel Lev’in, “Endonezya’da uzun vadede İslam’ın güçlü bir moral güç olarak kabul edilmediği bir reform sürecinin yaşanmasının olanaksız olduğu” görüşünü hatırlayacak olursak, İslamcı partilerin önemli bir işlev yüklenecekleri ihtimali akla geliyor. Bu dönemde yaşananlar ve giderek artan İslamcı partilerin varlığı bu görüşünü teyit eder niteliktedir. Ancak bu partiler içerisinde PKS ideolojisinin yaslandığı temeller bağlamında diğerlerinden farklılık arz etmektedir.

Bu çerçevede, ‘Niçin PKS’i sorguluyoruz?’ sorusuna verilebilecek basit bir cevap var. PKS, kuruluş ilkeleri ve kurucu kadrolarının bağlantıları dikkate alındığında oluşumunu Mısır Müslüman Kardeşler hareketine endekslemiştir. Partiyi, siyasi bir organ olmanın ötesinde ‘sivil’ uzantılarıyla ele aldığımızda, Ortadoğu ile bağlantısı Mısır ile de ‘sınırlı’ olmadığı görülür. Hemen bu noktadan hareketle, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu’daki diktatoryal ve cunta rejimlerine karşı Müslüman Kardeşler veya diğer İslami kökenli sosyo-siyasi hareketlerin duruşu bellidir. Bu bağlamda, Mısır’daki son gelişmeleri hatırlatmasında fayda var. Peki bu duruşu PKS’de bulmak mümkün mü?

PKS’in de içinde bulunduğu ve aralarında diğer bazı sözde İslamcı sıfatıyla zikredilen partilerin de olduğu siyasi bloğun 9 Temmuz Başkanlık seçimleri öncesinde Prabowo Subianto’ya ve de partisi Gerindra’ya verdiği destek sadece bugünün siyaseti anlamında değil, en azından 1999’da başlayan reform sürecinden bugüne kadar ülke siyasal yaşamında söz konusu partilerin nasıl bir ilkesel duruş ve ideolojik yaklaşım sergilediklerine örneklik teşkil ediyor.

Bu durumda, PKS’in Ortadoğu’daki gelişmelere karşı binlerce destekçisini meydanlara çekerek verdiği tepki ile PKS’in Endonezya siyasetinde aldığı yol arasında kayda değer bir fark olduğu görülecektir. Bu yönelim, PKS’i ilkelerinden uzaklaştırdığı gibi, Endonezya siyasal sisteminde köklü geçmişe sahip sivil ve askeri elite karşı ne türden bir siyasi duruş sergilediği sorgulanmayı hak etmektedir. Bugün, “Büyük Endonezya Hareketi Partisi” (Gerindra) ve lideri eski general Prabowo Subianto’ya verilen destek, PKS’i sadece  ulusal bir parti olarak değil, aynı zamanda ilkelerini aldığını ifade ettiği Ortadoğu ekseninden ötürü küresel bir sorgulamayı gerektirmektedir.

PKS kurulduğu günden bu yana, ülkede kronik bir hâl almış olan ve Suhartolu yıllarla özdeşleştirilen yolsuzluk konusunu birincil eylem maddesi kılmıştı. Bugüne kadar, PKS yer aldığı hükümetlerde veya temsil edildiği eyaletlerde yolsuzluk konusunda hangi siyasi ve sosyal faaliyetleriyle göz doldurucu, geniş halk kitlelerine umut vaad edici bir yönelim sergilediği meçhuldür. Kaldı ki, ülke ekonomisinde kayda değer bir belirleyiciliği olan ve toplumsal hak ve adalet duygularının rencide edilmesine neden olan yolsuzluk olgusuna karşı bugün hangi siyasiler ve siyasi oluşumlar tepki vermektedir ona bakmakta fayda var. Böylece, PKS’in siyaseten durduğu yer ile yolsuzluk olgusu arasında ne türden bir etkileşimin olduğu da ortaya koymuş olunacaktır.

Şu hususa değinelim o zaman... Gerindra ve eski general Prabowo Subianto’nun ve aralarında PKS’in de olduğu ‘Kırmızı-Beyaz İttifakı’nın karşı çıktığı kişi Devlet Başkanlığı’na seçilen Joko Widodo’dur. Hemen hatırlatayım. Bu bir ‘Jokowi’ yazısı değil. Sadece Jokowi’yi bu süreçte öne çıkartan ‘değer’e değineceğim. Joko Widodo, önce Solo (Surakarta) ardından başkent Cakarta yönetimi sırasında gerek yerel yasama süreçlerinde gerekse gündelik pratiklerde yolsuzlukların üzerine gitmesiyle tanınıyor. Zaten, ne köklü bir siyasi geçmişi olan ne de herhangi bir siyasi parti ile ideolojik bağlamda etkileşimi olan Joko Widodo’yu görece çok kısa sürede yerel yönetim siyasi çevresinden ulusal siyasetin gündemine gelmesindeki yegâne değer onun yolsuzluk karşısındaki sahici tutumunda aramak gerekir.


Tabii bu noktada gene 9 Nisan parlamento seçimleri öncesinde Açe’de, Golkar Partisi Açe Başkanı ile yaptığım görüşmeyi hatırlıyorum. Süleyman Abda, “Jokowi’yi öne çıkartacak orijinal bir duruş göremiyorum. Basının promosyonuyla bugünlere gelmiş bir kişi. Beni de bu şekilde öne çıkartsalar ben de bugün ulusal bir siyasi figür olurdum” bağlamındaki sözü üzerinde düşünülmeyi gerektiriyor. Elbette yerel ve ulusal siyasette basının ‘promosyon’ gücü göz ardı edilemez. Ancak Joko Widodo gibi, orta halli bir esnaf yaşamında edindiği tecrübe ve toplumsal çevresine yaydığı imaj ile Solo Belediye Başkanlığına getirildi. Süreç bu şekilde başladı. Solo şehri halkını bu anlamda tetikleyecek bir basın imajinasyonu olduğunu ve Joko Widodo’nun yükselişini salt buna bağlamak sağlıklı bir yaklaşım değil. Halkın sürekli destek verdiği ve kendine yakın hissettiği bu ‘yeni politik figür’e karşı geliştirilen ittifak ise ‘eski toplar/tüfekler’den mütevellid. PKS de ideolojik olarak bu ‘eskiliğin’ yanında yer almayı tercih etti. Peki PKS bu yanlıştan dönebilecek mi? 

Tidak ada komentar:

Posting Komentar